iSLAM'A DAVET
İSLAMİYET
0
Yorumlar
iSLAM'A DAVET
Fazilet Yarışına Davet:
Kureyş ahlaksızlık denizinde yüzüyordu. Aralarında en ileri gelenler bile her çeşit ahlaksızlığı yapmaktan kaçınmıyordu. Hırsızlık yapıyorlar, yalan söylüyorlar, laf taşıyorlar, arabozuculuk yapıyorlar, zulüm ve haksızlık yapıyorlardı. Peygamberimiz ise bu ahlaksızlık deryasında boğulmak üzere olan azgınlara karşı fazilet mücadelesini başlatmış oluyordu. Ebu Cehil gibileri Peygamberimizi davasından döndürmek istiyorlardı, ama Hak Teala, Hz.Muhammed (s.a.v.) 'in yardımına yetişiyordu. Hak Teala Ebu Cehil hakkında "... (Peygamberi namazdan alıkoymak isteyen kafir Ebu Cehil, teşebbüs ve düşüncelerinden) vazgeçsin. Celalim hakkı için eğer (aklını başına alıp) vazgeçmezse onu alnından, yalan ve hata bulaşmış alnından (saçından perçeminden) tutup cehennem ateşine çekeriz... " diyordu. Düşmanlar Hz.Peygamber'e büyücü, şair, sihirbaz " gibi iftiralarla saldırıyorlardı. Ama O Yüce Peygamber fazileti, doğruluğu, iyi ve güzel olanı anlatmaktan vazgeçmiyordu.
Kureyş'in Ebu Talib'e Şikayetleri
Puta tapıcılar Peygamber Efendimize ellerinden gelen her kötülüğü yapmışlar. İşkence etmişler, iftirada bulunmuşlar, hükümdarlık ve zenginlik teklif etmişler ama O'nu davasından vazgeçirememişlerdi. Nihayet Ebu Cehil, Ebu Süfyan, Utbe b. Rebia gibi müşriklerin elebaşlarından oluşan kalabalık bir grup Ebu Talib'e giderek " Muhammed ilahlarımıza hakaret ediyor, atalarımızın sapıklık içinde yaşadıklarını söylüyor, bize ahmak diyor. O halde ya O'nun tarafına geç veya O'nu himayenden vazgeç de aramızdaki meseleyi halledelim " diye şikayette bulundular. Ebu Talib, yeğeni Muahmmed (s.a.v.) 'e durumu aktardığında Hz.Peygamber (s.a.v.)şöyle buyurmuştu:
" - Ey amcacığım! Bu işten vazgeçmem için güneşi sağ elime, ayı sol elime verseler bile Allah Teala bu dini üstün kılıncaya veya ben bu uğurda ölünceye kadar vazgeçmeyeceğim. "
Bu cevabı dinleyen Ebu Talib: " Gel ey kardeşimin oğlu!Git istediğini söyle! Allah'a yemin ederim ki seni asla onlara teslim etmem. " demek suretiyle Hz.Peygamber'e cesaret vermeye devam edeceğini bildirmişti.
İlahi Vazifeye Devam
Her türlü yıldırma ve sindirme çabaları karşısında Hz.Muhammed (s.a.v.) yılmadan ilahi vazifeyi ifaya devam ediyordu. Hz.Peygamber ilahi vahiy ışığında tebliğ vazifesini korkusuzca ama akıllıca ve planlı programlı bir şekilde yürütüyordu. O, üzerine düşeni hakkıyla yürütüyordu.İ nsanların İslam'a girmesi veya girmemesi Cenab-ı Allah'ın takdirine bağlıydı. Nitekim İlahi vazifenin hakkıyla yürütülmesi neticesinde her türlü zulme rağmen müslümanlar gün be gün çoğalıyorlardı.
Hz.Ömer'in Müslüman Oluşu
İslam düşmanlarının müslümanları ezme çabaları her gün değişik olaylarla gündeme geliyordu. Bir gün Peygamberimiz'e Ka'be avlusunda din düşmanları tarafından hakaret edildi. Bu durum Hamza'ya anlatıldığında yeğenine yapılan hakaretten duygulanan Hz.Hamza, Ebu Cehil'i dövmekle yetinmeyip aynı zamanda İslam'a giren 39. müslüman oluyordu. Tarih M.615 yılıydı. Bundan sonra Darünnedve'de toplanan müşriklerin elebaşları, Peygamberimizi öldürmeye karar verdiler. Ve bu işle Ömer b.el-Hattab'ı görevlendirdiler. Ömer hışımla yola koyuldu, O cesur, korkusuz bir pehlivandı, kahramandı. Yolda giderken Nuaym'dan, eniştesi Said ile kız kardeşi Fatıma'nın da müslüman olduğunu öğrendi. Bunun üzerine hedef değiştirdi. Önce akrabalarıyla görüşmeli ve onlara gerekli dersi vermeliydi. Eve yaklaştığında içerden Kur'an sesleri geliyordu. Ömer'in, kapıyı hiddetle sarstığı anlaşılınca içerdekiler Kur'an sayfalarını sakladılar. Ömer içeri girer girmez hışımla yumruğunu eniştesine vurdu ve onu yere düşürdü, Fatıma araya girmek istediyse de o da kendisinin kan-revan içinde yerde buldu. Ancak yerden doğrularak "Ey Ömer!Allah'tan kork! Ben ve enişten müslüman olduk, saadete eriştik, ne yaparsan yap, müslümanlıktan vazgeçmeyeceğiz... " diyerek haykırınca Ömer birden bire şaşırdı ve imandan kaynaklanan bu içten haykırışın önünde inceldi, eridi, yumuşadı, okunanları istedi, getirdiler ve okudu okudu... Nihayet müslüman olmaya karar verdi. Müslümanların topluca bulunduğu Erkam'ın evine gitti. Ömer'in gelişinden telaşlanan müslümanları Hz.Hamza; " İyi niyetle gelmişse ne ala, aksi halde kendisi bilir. " diyerek sakinleştiriyordu. Hz.Peygamber ise " Bırakınız, Ömer gelsin " diyordu. Ömer geldi, Allah Resulu'nün önünde gözleri yaşararak diz çöktü ve şehadet getirerek müslüman oldu. Efendimiz büyük bir şükür duygusuyla; " Allahu Ekber! " demiş bütün müslümanlar da tekbir getirince adeta yer gök tekbir sesleriyle inlemişti.
Kabe'de Aşikare İbadet
Müşriklerin elebaşları Darünnedve'de Ömer'in öldürme haberini bekliyorlardı. Halbuki Allah'ın lutfuyla Ömer müslüman olmuştu. Artık O saygı değer bir müslümandı. İsteği üzerüne en önde Hz.Peygamber olmak üzere kırk müslüman Ka'be'ye giderek namaz kıldılar. Hz.Ömer bir kere daha şehadet getirerek müşriklere karşı, " Beni bilen bilsin, bilmeyen öğrensin ki, ben Hattab oğlu Ömer'im. " diye haykırdı. Böylece ilk defa İslam Tarihinde Kabe'de toplu olarak açıkca namaz kılınmış oldu.