KENDiNi KINAYAN SAHABi


Nefs muhasebesi yapar ve gündüz tembellik edersin gece horul horul uyursun, ey nefsim sen cehennem atesine layiksin, diyen bir sahabi kendini kizgin çöl kumlarina atarak debelenmeye baslar. Bir yandan nefsini kinamakta bir yandan da üstüne basina toprak saçmaktadir. Üstelik vücudunun üst kismi da çiplaktir. Sahabi yakici günesin altinda bir süre bu nefsini kinama halindeyken bir ara Resûlallah'in (sav) bir agacin altinda oldugunu ve kendisine baktigini farkeder. Toparlanir, Resûlallah'in yanina gider. Kâinatin Efendisine, insanligin terbiye edicisine “Beni Rabbim terbiye etti, ne güzel terbiye etti” buyuran Âlemler Efendisine sahabe söyle der:


-Ya Resûlallah nefsim beni alt etti.


Efendimiz gülümser. Çalisan, çirpinan basarili olmaya çaba sarf eden ögrencisine bakan ögretmen gibi gülümser. Ögrenici-kul bir tespit yapmistir.


-Ufuk bellidir: Ask potasinda erimek ve Resulün kalibinda sekillenmek...


-Kul erimediginin, eriyemediginin farkindadir çünkü kendini muhasebe ettiginde onun istedigi biranlayisi-ameli-istikameti kendinde görememektedir. Nefs bir tortu olarak, bir çamur deryasi olarak kendinihissettirmektedir. Sahabe aci çekmektedir çünkü kisi sevdigine benzemeli, sevdigine göre sekillenmelidir.


“En çok kimi seversin ya Ömer?" Bir an duraklamak, düsünmek ve içinde hissettigi dogruyu söylemek iste Hz. Ömer'in dürüstlügü: “Nefsimden sonra en çok sizi ya Resûlallah!” Kendini oldugu gibi mürsidinin önüne birakan bir anlayistir Hz. Ömer'deki. “Ucunda ölüm bile olsa dogruyu söyle!” diyen de Ömer degil midir!


“Olmadi ya Ömer. Her seyden çok bizi sevmedikçe gerçekten iman etmis olmazsin!”


Hz. Ömer ve Resûlullah arasinda geçen bu sözlü degerlendirmeyi kendini kizgin kumlara atan sahabi tekil olarak yapmistir. Meczup denilmesini, deli denilmesini göze almistir. “Onlar kinayicilarin kinamasindan korkmazlar!” ayeti kerimesine imani vardir. Yaptigi hareketin toplum tarafindan nasil degerlendirilecegine bakmaksizin imanin gayreti ile harekete geçmistir. Hz. Ali (kv) Efendimizin yazili icazet verdigi -kaynakla-rimiza göre Islamda ilk yazili mezuniyet budur- Hasan el Basri hz.leri sahabe ve sonrakiler karsilastirmasini söyle yapar:


“Ey Hasan, sen sahabeye yetistin, onlari gördün onlarin hali nasildi?”


-Siz onlari görseydiniz bunlar deli derdiniz. Onlar sizi görseydi bunlar Müslüman degil derdi!” “Ben ilmin sehriyim, Ali onun kapisidir.” buyuran Kâinatin Efendisinden sonraki üçüncü halka Hasan el Basri'nin bakisi bu...


Nefsin en çok zoruna giden sey küçük düsmektir, buyurmus evliyaullah. Nefsi levmetmeyi-kinamayi hemen ondan firara dönüstürmektir amaç. Çünkü nefs küfür üzere yaratilmistir, asla adam olmayacaktir. “Fefirru ilallah!” sirri asikâr olur. (Allah'a firar edin.) Insan nereden firar eder? Kapali bir yerden, cezaevinden özgürlügünü kisitlayan her seyden... Nefs insanin zindanidir. Karanliktir, zulmettir. Allah'in hoslanmadigini Allah'a ragmen yaptirandir. “Sizi ve fiillerinizi biz yaratiriz.” buyuran Hakk'in yarattigi ama murad etmedigidir nefs. Kulun Rabbisine kaçisini kuvvetlendiren, Mevlanin mükem-melligi, muhtesemligi karsisinda O'na siginmayi hizlandiran bir unsurdur nefs . Ayni zamanda bizim mazeretimizdir o. Büyügümüz “Nakisiyetimiz avantajimizdir.” buyurmuslardi bir sohbette. “Bizi O'na ulastiracak seylerden biri de nakisiyettir. Biz diyemeyiz ki ya Rabbi hiç günah islemeyelim. Bu abestir. Ben günah islerim ama ya Rabbi, sen bana tövbeyi unutturma!”


Sorun günah islemek degil günahtan sonra Hakk'a dönmemektir. Nefs günah isletir, seytan tövbeden alikoyar.


Insan noksanligindan zaten kurtulamaz. Insanin tamamlanmasi da zaten olmaz. Böyle bir sey olursa insan firavunlasir. Kur'an-i Kerim'deki Belam bin Baura haberi buna örnektir. Belam Hakk'a yakinligina, her isteginin yapilmasina aldandi. Iblis de ameline güvendi kendi noksanini görmedi veya isledigi amellerin o nakisiyeti giderecegini düsündü, helak oldu .


Benim nak isiyetim agir tahrik gibidir. Bu delili Hakk'a sunmaliyim. Noksanimi gider demem dogru olmaz. Tövbe itiraftir. Ben nakis oldugum için günah islerim. Ya Rabbi, sen beni bu nakisiyetimle kabul et, demeliyim.


Kisiye noksanin bilmek kadar irfan olmaz.


Iste Kâinatin Efendisi nefsten kaçan kulun karsisindadir. Allah'in sevgilisi, kullugun mükemmeli, Hakk'a ayna olan zat oradadir. Ahlâki zemimeden ahlâki hamideye, zulmetten nura kaçis melcei-siginagi oradadir. Hicret, insanin vatani âriziden vatani aslisine geçmesidir. Resûlullah bizim asli vatanimizdir.


Levm etme, dua bir çagridir. Gelen seni senden alir O'na götürür. Ene'den Hû'ya geçistir bu. Hû ismi zattir. Kuldan davet, Hak'tan icabet vardir. Aslolan bu yönelistir. Insanin sermayesi bu yönelisin özü niyetidir. Anlayisi, niyeti un hükmündedir. Ekmegin kalitesi unun kalitesine baglidir.


Insan fikirdir, buyuran Hz. Mevlana “O dem bu dem, o Adem bu Adem!” hikmetinin içini neyle doldura cagimiza isaret eder. Hz. Adem'i (as) seytan Allah adina yemin ederek aldatti. Fakat Hz. Adem sorumlulugu üzerine aldi. Ilahi senaryo gerçeklesti ve cennette sifat tecellisine muhatap olan insan zat tecellisine muhatap olmak için yeryüzüne gönderildi. Aleyhimize gibi görünen günah isleme hali nefsten ve seytandan Hakk'a kaçisa dönüserek kazanca çevrildi.


Yunus (as) da ifadesini bulan “La ilahe illa ente s übhaneke inni küntü minezzalimin.” Muhakkak ki ben, zalimlerden oldum ya Rabbi senden gayri ilah yoktur, seni tespih ederim!" yönelisi kendini bilme, Mevlâya siginmanin bir baska ifadesidir.


Nefsim beni alt etti ya Resûlallah, sikayeti ile kendini ortaya koyan sahabe bakin nasil taltif görür:


-Su anda semadaki bütün melekler seninle sürür duyuyorlar.


Kul adimini atmis. Efendisi tasdik etmistir. Kulun yönelisi karsilik bulmustur. Bire yedi, bire on, bire yüz, bire yedi yüz, bigayri hisab... buyuran Mevla kulun azini çoga saymistir. Birinci adim nefse basmak, ikinci adim Hakk'a vuslat hakikati zuhur etmistir. Bütün sema ehli “Yeryüzünde fitne çikaracak kan dökecek insani mi yaratacaksin?” sualine “Ben sizin bilmediginizi bilirim!” cevabini görmüstür.


Kâinat in terbiye edicisi elbette memnundur. Çünkü ilahi yatirim bosa gitmemis, insanin meleklere üstünlügü bir kez daha ortaya çikmistir. Efendimiz ashabina dönerek:


-Kardesinizden dua isteyin!


Kul yapt iginin neleri harekete geçirdigini, kendini hangi konuma getirdigini ancak mürsidi sayesinde bilecektir. “Temiz agizlarla dua edin!” ifadesini anlamaya çalisan sahabe “Ya Resulullah hepimizin agzi günahkardir!” der. Cevap insani baglayan güzellikte adeta “Allah'in eli cemaat üzeredir!” hikmetinin açilimi hükmündedir. “Kisinin kardesi için yaptigi dua temiz agizla yapilmis duadir.”


Ashab dua istemek i çin kendini kinayan sahabiyi çevirir. Herkes dua talep ederken Efendimiz yeni bir yönlen-dirmede bulunur:


-Hepsine birden dua et!


O ki sinin samimiyeti, tövbesi, yönelisi bütün gök ehlini gayrete getirdigi gibi bütün ashaba yetecek arinma ameliyesi de yine ondan zuhur edecektir.


-Ya Rabbi, bunlari hidayet üzere birlestir ve riziklarini takvadan ver.


Kendisi için istedigi seyi bütün ashaba istemistir o sahabi: Hidayet ve takva.


Bu güzel dua-istek karşiliksiz kalmaz. Ümmetin sahibi o sahabi üzerinde gayrete gelmistir artik:


-Allah' im buna sebat ver . Allah'im buna sebat ver, Allah'im buna sebat ver .


Olmasi gereken olmus, kul Rabbine dönmüstür. Artik bu iliskinin sebatla devamliligi esastir.Bugün de olmasi gereken olmaktadir.
To Top