HZ. NUAYMAN; ŞAKACI SAHABE
Fazla uzağa gitmeyin ve bugünü düşünün. Bir adamın başkasına ait bir ineği kestiğini, para ödemeden alışveriş yaptığını farz edin. Aklınıza hemen bu adamın aklından şüphe etmek geçer ve yaptığını kabul edilemez bulup kınarsınız sanırım.
İşte bu noktada Hz. Nuayman'ın hayat hikâyesi devreye giriyor. Ve onunla birlikte sergilediği anormal davranışlardan dolayı bir zihinsel özürlü olarak kabul edilen kişiye Peygamber Efendimiz'in çağlar öncesinden bugüne ışık tutan kuşatıcı yaklaşımını görüyoruz. Sakarya Üniversitesi'nden Prof. Dr. Ali Seyyar'ın kaleme aldığı 'Şakacı Sahabe Hz. Nuayman' adlı kitap, zihinsel özürlülük açısından bir sahabenin hayatını ve olaylar karşısında Efendimiz'in davranışlarını konu ediniyor. Daha önce 'Yıldızlar Engel Tanımaz' isimli kitabıyla bedensel özürlü sahabelerin hayatını ele alan bir kitaba imza atan Seyyar, Özürlüler Kanunu'nun hazırlanmasında aktif rol üstlenen ve 'Bakım Güvence Modelleri', 'Sosyal Bakım Sigortası' gibi bilimsel çalışmalar hazırlayıp 'Manevi Bakım' kavramını literatüre kazandırmış bir isim. "Bir Bedir gazisi olduğu halde klasik eserlerde dahi bu yönüyle değil de daha çok şakacılığıyla tanıtılan Hz. Nuayman'ın atipik hâl ve hareketleri dikkatimi çekti." diyen Seyyar, Hz.
Nuayman'ın toplum kurallarını çiğneyen zarar verici şakalarının perde arkasında onun zihnî dünyasındaki yetersizliklerini irdeliyor. Prof. Dr. Seyyar, sahabelerin, şaka yapma cesaretini bizzat Peygamberimiz'den aldığını ve bunu günlük hayatta muhabbeti artırmak adına geliştirdiklerini belirtiyor. Seyyar, Peygamberimiz'in, birbirlerine karpuz kabuklarını atan sahabelerine tebessüm etmesinin bu tarz şakaların sünnet olduğuna işaret olduğunu kabul ettiğini ancak Hz. Nuayman'ın kaldırılması güç şakalarını bu kategoride değerlendirmemek lazım geldiğini ifade ediyor. Bu şakalara karşı Efendimiz'in yaklaşımını da O'nun "Bakıma muhtaç kimselerin sorumluluğu bize aittir." hadis-i şerifinde aramak gerekiyor.
Prof. Dr. Ali Seyyar: Bu şakaları başka sahabe yapsa Efendimiz, aynı hoşgörüyü göstermezdi
Hz. Nuayman'ın şakalarına Peygamberi-miz'in hoşgörü ile yaklaşmasını, tebessüm etmesini ve onun gönlünü hoş tutmasını nasıl yorumluyorsunuz?
Bu, istisnaî bir durumdur ve kişinin cezaî ehliyet taşıyıp taşımadığı ile ilgilidir. Hz. Nuayman'ın şakalarını başka bir sahabe yapmış olsaydı, büyük bir ihtimalle Peygamberimiz aynı hoşgörüyü göstermezdi.
Peygamberimiz Hz. Nuayman'ı korurken o dönemin sahabelerine ve bize ne gibi mesajlar veriyor?
Hz. Nuayman'ın tutum ve davranışları sosyal, hukukî ve ahlâkî açıdan farklı zihinsel özürlülere, zekâ seviyelerine göre muamele etmek gerektiğini bize öğretiyor. Hz. Nuayman'ın zekâ kapasitesinin sınırlı da olsa, aslında temel iman esaslarının asgari boyutunu anlayacak ve yaşayacak kadar gelişmiş olduğunu söyleyebiliriz. Bunu nerden anlıyoruz? Bunu Hz. Nuayman'ın, içki haram kılındıktan sonra da eski alışkanlıklarını tam olarak bırakamaması karşısında hafif bir ceza almasından anlıyoruz. Yani bir nevi psiko-sosyal rehabilitasyona tâbi tutuluyor. Bunun sebebi de büyük bir ihtimalle iradesini olumsuz etkileyen zihnî kapasitesi ve idrakindeki yetersizliklerdir. Ancak bugünün tahlilleriyle bakılırsa zekâ boyutunun eğitilebilir veya öğretilebilir seviyede olduğunu söyleyebiliriz. Yoksa hafif de olsa kendisine tedip cezası uygulanmazdı. Peygamberimiz, Hz. Nuayman'ın günah işlemesine rağmen toplumdan uzaklaştırılmasına, ötekileştirilmesine müsaade etmemiştir.
Peygamberimiz'in bu örnek davranışlarından biz bugün ne gibi sonuçlar çıkarmalıyız?
Peygamberimiz, Hz. Nuayman'ın hal ve hareketlerinden yola çıkarak, bugünün insanlığına, her insanın, bedeni ve ruhuyla, fizik ve metafiziğiyle yani inanç, düşünce ve fikirleriyle dokunulmaz olduğunu, bir insanın, ne kadar günahkâr, suçlu veya özürlü olursa olsun, neticede manevî bir şahsiyet olduğunu ve bundan dolayı da korunması gerektiğini bize göstermektedir.
Hz. Nuayman'ın şakaları
Bir bedevî, Hz. Peygamber'i ziyaret maksadıyla mescidin avlusuna devesini bağlar ve içeri girer. Ashabdan birileri de, "Sen şu deveyi kesiversen de onu yesek! Çünkü gerçekten et yemeyi çok özledik. Nasılsa Rasulullah Aleyhisselâm onun bedelini öder." deyince Nuayman, hiç itiraz etmeden işe koyulur. Devenin sahibi Hz. Peygamber'in huzurundan çıktığında devesinin derisinin yüzüldüğünü görür, feryadı basar. Hz. Peygamber, Nuayman'ın peşine düşerek, onu aramaya başlar. Onu bir hendeğin içinde gizlenmiş, üstüne hurma dalları ve yaprakları örtmüş hâlde bulur. Elinden tutup hendekten çıkarır. Bulaşan toz ve topraktan yüzünün rengi değişen Hz. Nuayman'a Hz. Peygamber müşfik bir edâ ile sorar: "Bu yaptığını sana yaptıran nedir?" Hz. Nuayman, boynunu büker ve şöyle cevap verir: "Benim yerimi sana gösterenler var ya, ey Allah'ın Resulü! İşte onlar bu işi bana yaptırdılar." Hz. Peygamber, deve sahibini çağırarak devesinin bedelini öder ve işi tatlıya bağlar.
Hz. Nuayman el-Ensarî, Hz. Peygamber döneminde oldukça fakir olmakla beraber Hz. Peygamber'e karşı aşırı bir muhabbeti vardı. Medine'ye taze meyve veya süt gelince hemen onlardan alıp Resulullah'a getirerek, "Ey Allah'ın Resulü, bunu senin için satın aldım ve sana hediye ettim." derdi. Birkaç gün sonra malın sahibi Nuayman'dan malının bedelini istediği zaman, o kişiyi Resulullah'a getirip; "Ey Allah'ın Resulü, şu adamcağızın mallarının bedelini versene." derdi. Rasulullah da, "Ey Nuayman, sen onu bize hediye etmedin mi?" diye sorduklarında, Nuayman, "Ya Rasulullah, alırken onun parası yanımda yoktu. Senin de ondan yemeni istiyordum, onun için alıp getirdim." deyince, Rasulullah güler ve satıcıya parasını öderdi.