ALIŞVERiŞ ADABI VE ŞARTLARI
EDEP
0
Yorumlar
ALIŞVERiŞ ADABI VE ŞARTLARI
Alışverişlerimizin, Allah’ın rızasına uygun, bereketli, emin ve düzenli olabilmesi için bazı şartları ve adabı vardır. Bu şartlar ve âdâb, Kur’an ve Efendimiz sallallahu aleyhi ve selem tarafından konulmuştur. Makalemizde, hem alan hem de satan için ehemmiyet arz eden bazı hususları açıklamaya çalıştık.
Besmele Çekmek
Allah’ın adı ile alışverişlerimize başlamak sünnettir, berekete vesiledir. Allah Resulü aleyhissalatü vesselam, Allahın adı anılmadan başlayan her iş güdüktür buyuruyor. Bir pazara, dükkâna ya da alışveriş merkezine girerken besmele çekmek, oradan alınacak şeylerin hepsi için yeterlidir. Bununla beraber her alınan şey için besmele çekmek elbette daha faziletlidir. Tüccarın da dükkânını, açarken besmele çekmesi sünnettir ve berekete vesile olur.
Alışverişi Sünnet Düşüncesiyle Yapmak
Hayatımızdaki sıradan işleri, sünnete göre yaptığımızda o sıradan işler ibadet haline gelir. Bunlar, alışveriş, yemek içmek gibi mecburen yapmak zorunda kaldığımız işler bile olsa, eğer sünnete uygun yapılırsa her biri birer sevap kaynağı olur. Peygamber efendimiz bir hadisi şerifte şöyle buyurur: “Kim sevabını umarak, ailesi için harcamada bulunursa, bu onun için sadakadır.” Demek ki, günlük, haftalık, aylık alışverişlerimizde, ailemizin, bakmakla sorumlu olduğumuz insanların ihtiyacını görme düşüncesiyle ve bunun da Allah’ın bir emri olduğu mülahazasıyla dışarı çıkar ve her şeyi sünnete göre yapmaya çalışırsak, paranın, pulun hesabının yapıldığı o esnada bile sevap kazanabiliriz. Böylece çarşıda pazarda alışveriş için dolaşırken boşuna vakit kaybetmemiş oluruz.
Şüphelerden Kaçınmak
Her işte olduğu gibi, alışverişlerimizde de şüpheli hususlardan kaçınıp emin olduğumuz şeyi yapmak, mutmain bir şekilde işimizi bitirmek en güzelidir. Şüphelerden kaçınmak, aynı zamanda bir takvâ alametidir. Efendimiz (aleyhissalatü vesselam) şöyle buyururlar: “Helal de açıklanmış haramda açıklanmıştır. Bu ikisinin arasında helalden mi haramdan mı olduğu belli olmayan insanların pek çoğunun bilmediği şeyler vardır. Her kim bu tür şüpheli şeyleri terk ederse dinini ve ırzını korumuş olur, selamete erer. Kim de bunlardan birine girerse harama düşmesi pek yakındır. Yasak bölgenin çevresinde sürüsünü otlatan çobanın sürüsünü o yasak bölgeye kaçırması çok çabuk olur. Dikkat edin her melikin bir yasak bölgesi vardır. Dikkat edin Allah’ın yasak bölgesi de haram kıldığı şeylerdir.”
Pazarlık Yapmak
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, alışveriş yaparken pazarlık yapmıştır. Süveyd b. Kays anlatıyor: Ben ve Mahreme el-Abdî, Hecer denilen şehirden bez getirmiştik. Allah Resulü yürüyerek yanımıza geldi ve bizden pazarlık yaparak iç giyim aldı. Emniyet, istikamet, itminan ve karşılıklı rıza için pazarlık yapmak bir vesiledir. Böylece alan da satan da huzurlu bir ticaret yapmış olur. Bir ayeti kerimede Cenab-ı Hak şöyle buyurur: “Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda meşrû olmayan yollarla yemeyin. Karşılıklı rıza ile yapılan bir ticaret yapmanız ise, elbette meşrûdur.”
Aldanmamak, Aldatmamak
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, pazarda bir satıcının yanına uğrar. Satılan yiyeceğin altına elini daldırdığında yaş olduğunu görür. “Bu nedir, neden böyle yaptın” diye sorar. Satıcı da yağmur suyundan böyle oldu ey Allah’ın Resulü diye karşılık verir. Efendimiz (aleyhissalatü vesselam), yaş kısmını malın üstüne koymasını, aksi takdirde aldatmış olacağını söyler ve sözünü şöyle tamamlar: “Aldatan bizden değildir”
Ortakların birbirlerini aldatmaması konusunda ise Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şu müjdeli ikazda bulunur: “Allah Teala buyuruyor ki: İki ortak, birbirlerine ihanet etmedikçe ben onların üçüncüsüyüm. Eğer birbirlerine ihanet ederlerse ben aralarından ayrılırım.” Yani onların yanındayım ve yardımcılarıyım. Ölçü ve tartıyla meşgul olanlara ise Efendimiz, şu dikkat çekici ikazda bulunur: “Siz ölçü ve tartıyı doğru kullandığınızda Cenneti kazanırsınız, sahtekârlık yaptığınızda ise Cehenneme düşeceğiniz iki işle meşgul oluyorsunuz demektir. Sizden önce bu konuda helak olan toplumlar vardır.”
Alışveriş ve Borçları Yazmak
Peşin alışverişlerin yazılması şart koşulmasa da, Kur’an’da borçların yazılmasına ayrı bir ehemmiyet verilmiş, en uzun ayet borçlanma hakkında inmiştir. Bakara suresinin 282 ve 283. ayetinde Allah, borçların yazılmasını emir buyurmuştur. Bu emri bazı âlimler mutlak bir emir olarak anlamışlar ve borçlanmanın yazılmasını farz kabul etmişler, çoğunluğu oluşturan diğer ulema ise bu emrin mendup olarak anlaşılması gerektiğini, çünkü 282. ayette karşılıklı güven olduğunda yazılmayabileceği şeklinde buyrulduğunu belirtmişlerdir. Ayette karşılıklı güven olduğunda yazma işi tercihe bırakılmış olsa ve yazmak bir sünnet olarak düşünülse bile, özellikle zamanımızın şartları göz önünde bulundurularak borçlar mutlaka yazılmalıdır. Çünkü günümüzde ticari hayatta büyük bir zaaf yaşanmaktadır. Bugün, borçlar yazılmadığında iki samimi dost arasındaki alışverişlerde bile niza çıkabilmektedir. Ticari muameleler yazılı olarak gerçekleştirilse, hem işler, şüpheden uzak ve sağlam yapılmış olur hem de bir sünnet sevabı kazanılır ve âdetler ibadet haline gelir. Peşin alışverişleri yazmak şart değildir. Bu konuda aynı ayet içerisinde ruhsat verilmiştir. Ancak Efendimiz’le alakalı şu örneği de vermeden geçemeyeceğiz: Adda’ b. Hâlid, Allah Resulü’nün (s.a.s) kendisi için yazdırdığı bir vesikada şu sözlerin olduğunu rivayet eder: “Bu belge Adda b. Hâlid b. Hevze’nin Muhammed’den (s.a.s) bir köle veya cariye satın alması üzerine yazılmıştır; O köle veya cariyede hastalık, ayıp, kaçmak, hile, zina ve hırsızlık yoktur. Bu sözleşme bir Müslüman’ın diğer Müslüman’la alışverişidir.” Demek ki, ilerde muhtemel problemler için alışverişlerin yazılması bazen gerekmektedir. Devletin ortaya koyduğu alışveriş prensipleri arasında faturalandırma, bu işi görebileceği gibi resmi işlemlerin yapılmadığı alışverişlerde insanlar, kendi aralarındaki güven ve şartlara göre ayarlamalıdırlar.
Başkasının Alışverişini Bozmamak
Bazen, bir esnafın ya da tüccarın yaptığı anlaşmadan sonra ikinci bir esnafın daha fazla para vererek bu anlaşmayı bozduğu görülebiliyor. Bu dinimizde caiz değildir. Efendimizin bu konuda açık beyanları vardır: “Birbirinizin satışı üzerine satış yapmayın.” Bir diğer rivayette ise “Müslüman bir kimse din kardeşinin pazarlığı üzerine pazarlık yap¬masın” buyurur.
Alışverişe Erken Başlamak
Sabahın erken saatlerinde işe başlamak hem sünnettir hem de berekete vesile olur. Allah Resulü (s.a.s), erken kalkıp işe başlayanlara şöyle dua eder: “Allah’ım ümmetimin gündüzün ilk vaktinde yaptıkları işleri bereketli kıl.” Bu hadisi rivayet eden zat diyor ki: Bu hadisi kendisinden rivayet ettiğim Sahr ticaretle meşgul birisiydi, ticaretini sabah erken saatlerinde yapardı, bunun için zengin olup malı çoğaldı.
Alışverişte Dili Yemine Alıştırmamak
Normal zamanlarda dili yemine alıştırmak caiz olmadığı gibi ticarette de malı satmaya çalışırken yemin etmek caiz değildir. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, bir hadisinde “Yemin, sahibinin zannına göre malın revacına sebep olsa da, aslında bereketin bitmesine sebeptir” " diğer bir hadisinde ise şöyle buyurmuştur: "Ey tacirler topluluğu! Şüphesiz alışverişte boş laf ve yemin bulu¬nur. Onun için siz ona sadaka karıştırınız." Yani sadakalarınızla bu günahlarınızı gideriniz. İmam Nevevî bu ko¬nuda şöyle der: "Zaruret yokken, yalan yere olmasa bile yemin etmek mek¬ruhtur. Hele bu, malın rağbet görmesini temin için olursa daha da fenadır." Buraya kadar bahsettiklerimiz, doğru olan bir konuda yemin edilmesi hakkındadır. Yalan yere yemin etmek, malda olmayan özelliği varmış gibi gösterip bunun üzerine yemine başvurmak ise büyük bir tehlikenin habercisidir. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bu konuda şöyle buyururlar: “Üç gurup insan vardır ki kıyamet günü Allah onların yüzüne bakmayacak onları günahlarından temize çıkarmayacak ve onlara acıklı azabını tattıracaktır. Biz de; kimdir bu zarar ve ziyan da olanlar Ey Allah’ın Rasûlü dedik. Şöyle buyurdular: Yaptığı iyiliği başa kalkan, kibir ve gururluluk için elbisesini yerlerde sürüyen, ticari eşyasını yalan yeminle satıp tüketen kimse.”
İhtiyaç Olmadıkça Borçlanmamaya Dikkat Etmek
Efendimiz aleyhissalatü vesselam bir hadislerinde şöyle buyururlar: Allah katında; nehyettiği büyük günahlardan sonraki en bü¬yük günah; kişinin ödeyecek mal bırakmadan, borçlu olduğu halde Allah'ın karşısına çıkmasıdır. Bir başka rivayette de Cabir (r.a), Efendimizin borçlu olarak ölenin cenaze namazını kılmadığını belirterek bir hadise anlatır. Bir şahıs vefat eder. Efendimiz cenaze namazını kılmadan önce “borcu var mıydı” diye sorar. İki dinar borcu olduğunu söylerler. Efendimiz (s.a.s), “öyleyse siz kılın ben kılmıyorum” der. Bunun üzerine Ebu Katade, cenazenin borçlarını üzerine aldığını belirtir. Efendimiz mukabelede bulunarak; “Ben, bir müminin borcunu üzerime almaya daha layıkım. Kim borçlu halde ölürse, onun borcu banadır, kim de miras bırakırsa, mirasçılarınadır” buyurur. Özellikle borçlanmanın hafife alındığı, borçlunun hiç sıkılmadan, borcunu ödemenin endişesini duymadan rahat rahat yaşayabildiği günümüzde, bu hadisi şerifler daha büyük önem arz eder. Evet, her borçlu, cenaze namazı kılınmayacak şekilde ölmekten korkmalı ve imkânı ölçüsünde borcunu ödemelidir. Gerekirse, yemesinden içmesinden kısmalı, şahsî ve ailevi harcamalarında iktisatlı davranmalı ve bir an evvel borcunu ödemeye bakmalıdır. Burada insanın elindeki paraya göre hayatını tanzim etmesi gerektiğini de vurgulamak gerekir. Kredi kartlarının yaygınlaştığı günümüzde ihmale uğrayan bir husus da budur. Nakdi olarak ödeme yapılmaması, insanları harcamaya teşvik etmekte, sonraki düşülecek sıkıntı hesaba katılmamakta ve normalin üzerinde alışverişte bulunulmaktadır. Bu da, aile içinde ve şahıslar arasında huzursuzluğa sebebiyet vermektedir. Bu sebeple, elden geldiğince insan cebindeki nakit paraya göre hareket etmesini bilmeli, kredi kartını kullanmayı zarurete bağlamalıdır. Bu konuda şöyle bir hadis rivayet edilir: Rasûlullah (s.a.s) bir kafileden, yanında parası olmadığı halde bir dana satın almıştı. Danaya talip çıktı ve kâr verildi, Rasûlullah da sattı. Kârı, Abdülmuttalib oğullarının muhtaç kadınlarına dağıttı ve “Bundan sonra yanımda parası olmadan hiçbir şey satın almayacağım" buyurdu.
Borçlunun, İmkânı Varken Borcunu Ödemeyi Geciktirmemesi
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Zenginin borcunu geciktirmesi zulümdür.” Bu hadisteki zenginden maksat, ödeme imkânı olandır. Yoksa çok malı olan manasında değildir. İmkânı olmadığından dolayı geciktirmesi durumunda kişi zulmetmiş olmaz. Hatta alacaklının böyle durumlarda müsamahakâr davranması gerekir. Fakat âlimlerimiz, imkânı olduğu halde borcunu ödemeyenin fasık olacağını belirtmişlerdir. Bugün insanların arasını bozan hususlardan biri de imkânı olduğu halde borcu ödememektir. Dikkatli olmak gerekir.
Borcu Öderken İhsanda Bulunmak
Ebu Rafii anlatıyor: Rasûlullah (s.a.s) genç bir deve borç almıştı. Kendisine, sadaka de-veleri geldi. Bana, alacaklı adama genç devesini ödememi emretti. Ben Efendimize: "Develer arasında altı yaşını doldurmuş güzel bir de¬veden başkasını bulamadım" dedim. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz: "Adama onu ver, şüphesiz insanların en hayırlısı borcunu en iyi şekilde ödeyendir" buyurdu. Borçlunun borcunu öderken, biraz fazla vermesini, ihsanda bulunmasını âlimlerimiz caiz görmüşler ve bunu faiz olarak değerlendirmemişlerdir. Zira önceden belirlenmiş ve şart koşulmuş bir şey değildir. Borç öderken ihsanda bulunmada şu husus da mülahaza edilebilir: Alacaklı, dara düşmüş, borçlanmış fakat borcunu erken isteyememiş olabilir. Bunların telafisi ve gönül alma adına ona borç ödenirken ihsanda bulunmak güzel olur. Kur’an’da şöyle buyrulur: “Birbirinize lütuf ve mürüvvet göstermeyi unutmayın”.
Alışverişte Yalandan Kaçınmak
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuşlardır: “Alış veriş yapanlar birbirlerinden ayrılmadıkça muhayyerdirler (vazgeçme hakları vardır). Eğer doğru söyler ve her şeyi beyan ederlerse satışlarında kendilerine bereket verilir; yalan söyler ve hakikati gizlerlerse satışlarının bereketi gider.”
Aldanmaya Karşı Uyanık Olmak
Bir sahabi gelir ve Efendimiz’e (sallallahu aleyhi ve sellem), alışverişlerde aldandığını söyler. Efendimiz ise, alışveriş yaparken “Aldatma yok, tamam mı!” diye belirtmesini ister. O sahabi de öyle yapar. “Aldatma yok!” demek, satıcıya psikolojik olarak tesir eder ve daha güvenilir olmasını sağlar. Yukarıda da geçtiği üzere, pazarlık yapma ve yazıp çizmenin yanında, alışveriş sırasında böyle güveni sağlayıcı sözler söylemek, satıcıyı bağlar. Daha sonra bir aksilik çıktığında satıcı sözünün esiri olacaktır.
Alırken ve Satarken Müsamahakâr Olmak
Satıcı ise parayı almak hususunda kolaylık göstermeli, fiyatı biraz dü¬şürerek ikram yapmalıdır. Müşteri, ise aldığı mal hususunda kolaylık gös¬termeli, şartlarda aşırıya kaçmamalıdır. Borç verildiği zaman, borçlu sıkıntıda ise müsamaha gösterilmeli, borcunu ödemesi için mühlet verilmelidir, Borçlu olan kişi de alacağını isteyen kişiye şiddet göstermemeli, onu oyalayıp sıkıntıya sokmamalıdır. Hz. Peygamber-i Zîşan Efendimiz, şöyle buyurmuştur: “Allah o kişiden razı olsun ki sattığı zaman da, aldığı zaman da, ala¬cağını istediği zaman da kolaylık gösterir.” Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) birisinden bez satın alırken “Tart, biraz da tartıyı ağır tut” buyurmuş, satıcının cömert davranmasını tavsiye etmiştir. Bir başka rivayette, “şeytan ve günah, alışverişte hazırdır, öyleyse alışverişlerinizde sadakayı arttırın” şeklinde beyan edilir.
Helalleşmek
Ticaret ve alışveriş her ne kadar karşılıklı rıza ile olsa da, maddeten veya manen bazı haklar geçebilir. Bunların helalleşme yoluyla meşru hale getirilmesi de ayrı bir güzelliktir. Bu yüzden alışverişlerde helalleşmeyi bir adet haline getirmekte fayda mülahaza ediyoruz.
Hayatımızdaki sıradan işleri, sünnete göre yaptığımızda o sıradan işler ibadet haline gelir. Bunlar, alışveriş, yemek içmek gibi mecburen yapmak zorunda kaldığımız işler bile olsa, eğer sünnete uygun yapılırsa her biri birer sevap kaynağı olur. Peygamber efendimiz bir hadisi şerifte şöyle buyurur: “Kim sevabını umarak, ailesi için harcamada bulunursa, bu onun için sadakadır.” Demek ki, günlük, haftalık, aylık alışverişlerimizde, ailemizin, bakmakla sorumlu olduğumuz insanların ihtiyacını görme düşüncesiyle ve bunun da Allah’ın bir emri olduğu mülahazasıyla dışarı çıkar ve her şeyi sünnete göre yapmaya çalışırsak, paranın, pulun hesabının yapıldığı o esnada bile sevap kazanabiliriz. Böylece çarşıda pazarda alışveriş için dolaşırken boşuna vakit kaybetmemiş oluruz.
Şüphelerden Kaçınmak
Her işte olduğu gibi, alışverişlerimizde de şüpheli hususlardan kaçınıp emin olduğumuz şeyi yapmak, mutmain bir şekilde işimizi bitirmek en güzelidir. Şüphelerden kaçınmak, aynı zamanda bir takvâ alametidir. Efendimiz (aleyhissalatü vesselam) şöyle buyururlar: “Helal de açıklanmış haramda açıklanmıştır. Bu ikisinin arasında helalden mi haramdan mı olduğu belli olmayan insanların pek çoğunun bilmediği şeyler vardır. Her kim bu tür şüpheli şeyleri terk ederse dinini ve ırzını korumuş olur, selamete erer. Kim de bunlardan birine girerse harama düşmesi pek yakındır. Yasak bölgenin çevresinde sürüsünü otlatan çobanın sürüsünü o yasak bölgeye kaçırması çok çabuk olur. Dikkat edin her melikin bir yasak bölgesi vardır. Dikkat edin Allah’ın yasak bölgesi de haram kıldığı şeylerdir.”
Pazarlık Yapmak
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, alışveriş yaparken pazarlık yapmıştır. Süveyd b. Kays anlatıyor: Ben ve Mahreme el-Abdî, Hecer denilen şehirden bez getirmiştik. Allah Resulü yürüyerek yanımıza geldi ve bizden pazarlık yaparak iç giyim aldı. Emniyet, istikamet, itminan ve karşılıklı rıza için pazarlık yapmak bir vesiledir. Böylece alan da satan da huzurlu bir ticaret yapmış olur. Bir ayeti kerimede Cenab-ı Hak şöyle buyurur: “Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda meşrû olmayan yollarla yemeyin. Karşılıklı rıza ile yapılan bir ticaret yapmanız ise, elbette meşrûdur.”
Aldanmamak, Aldatmamak
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, pazarda bir satıcının yanına uğrar. Satılan yiyeceğin altına elini daldırdığında yaş olduğunu görür. “Bu nedir, neden böyle yaptın” diye sorar. Satıcı da yağmur suyundan böyle oldu ey Allah’ın Resulü diye karşılık verir. Efendimiz (aleyhissalatü vesselam), yaş kısmını malın üstüne koymasını, aksi takdirde aldatmış olacağını söyler ve sözünü şöyle tamamlar: “Aldatan bizden değildir”
Ortakların birbirlerini aldatmaması konusunda ise Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şu müjdeli ikazda bulunur: “Allah Teala buyuruyor ki: İki ortak, birbirlerine ihanet etmedikçe ben onların üçüncüsüyüm. Eğer birbirlerine ihanet ederlerse ben aralarından ayrılırım.” Yani onların yanındayım ve yardımcılarıyım. Ölçü ve tartıyla meşgul olanlara ise Efendimiz, şu dikkat çekici ikazda bulunur: “Siz ölçü ve tartıyı doğru kullandığınızda Cenneti kazanırsınız, sahtekârlık yaptığınızda ise Cehenneme düşeceğiniz iki işle meşgul oluyorsunuz demektir. Sizden önce bu konuda helak olan toplumlar vardır.”
Alışveriş ve Borçları Yazmak
Peşin alışverişlerin yazılması şart koşulmasa da, Kur’an’da borçların yazılmasına ayrı bir ehemmiyet verilmiş, en uzun ayet borçlanma hakkında inmiştir. Bakara suresinin 282 ve 283. ayetinde Allah, borçların yazılmasını emir buyurmuştur. Bu emri bazı âlimler mutlak bir emir olarak anlamışlar ve borçlanmanın yazılmasını farz kabul etmişler, çoğunluğu oluşturan diğer ulema ise bu emrin mendup olarak anlaşılması gerektiğini, çünkü 282. ayette karşılıklı güven olduğunda yazılmayabileceği şeklinde buyrulduğunu belirtmişlerdir. Ayette karşılıklı güven olduğunda yazma işi tercihe bırakılmış olsa ve yazmak bir sünnet olarak düşünülse bile, özellikle zamanımızın şartları göz önünde bulundurularak borçlar mutlaka yazılmalıdır. Çünkü günümüzde ticari hayatta büyük bir zaaf yaşanmaktadır. Bugün, borçlar yazılmadığında iki samimi dost arasındaki alışverişlerde bile niza çıkabilmektedir. Ticari muameleler yazılı olarak gerçekleştirilse, hem işler, şüpheden uzak ve sağlam yapılmış olur hem de bir sünnet sevabı kazanılır ve âdetler ibadet haline gelir. Peşin alışverişleri yazmak şart değildir. Bu konuda aynı ayet içerisinde ruhsat verilmiştir. Ancak Efendimiz’le alakalı şu örneği de vermeden geçemeyeceğiz: Adda’ b. Hâlid, Allah Resulü’nün (s.a.s) kendisi için yazdırdığı bir vesikada şu sözlerin olduğunu rivayet eder: “Bu belge Adda b. Hâlid b. Hevze’nin Muhammed’den (s.a.s) bir köle veya cariye satın alması üzerine yazılmıştır; O köle veya cariyede hastalık, ayıp, kaçmak, hile, zina ve hırsızlık yoktur. Bu sözleşme bir Müslüman’ın diğer Müslüman’la alışverişidir.” Demek ki, ilerde muhtemel problemler için alışverişlerin yazılması bazen gerekmektedir. Devletin ortaya koyduğu alışveriş prensipleri arasında faturalandırma, bu işi görebileceği gibi resmi işlemlerin yapılmadığı alışverişlerde insanlar, kendi aralarındaki güven ve şartlara göre ayarlamalıdırlar.
Başkasının Alışverişini Bozmamak
Bazen, bir esnafın ya da tüccarın yaptığı anlaşmadan sonra ikinci bir esnafın daha fazla para vererek bu anlaşmayı bozduğu görülebiliyor. Bu dinimizde caiz değildir. Efendimizin bu konuda açık beyanları vardır: “Birbirinizin satışı üzerine satış yapmayın.” Bir diğer rivayette ise “Müslüman bir kimse din kardeşinin pazarlığı üzerine pazarlık yap¬masın” buyurur.
Alışverişe Erken Başlamak
Sabahın erken saatlerinde işe başlamak hem sünnettir hem de berekete vesile olur. Allah Resulü (s.a.s), erken kalkıp işe başlayanlara şöyle dua eder: “Allah’ım ümmetimin gündüzün ilk vaktinde yaptıkları işleri bereketli kıl.” Bu hadisi rivayet eden zat diyor ki: Bu hadisi kendisinden rivayet ettiğim Sahr ticaretle meşgul birisiydi, ticaretini sabah erken saatlerinde yapardı, bunun için zengin olup malı çoğaldı.
Alışverişte Dili Yemine Alıştırmamak
Normal zamanlarda dili yemine alıştırmak caiz olmadığı gibi ticarette de malı satmaya çalışırken yemin etmek caiz değildir. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, bir hadisinde “Yemin, sahibinin zannına göre malın revacına sebep olsa da, aslında bereketin bitmesine sebeptir” " diğer bir hadisinde ise şöyle buyurmuştur: "Ey tacirler topluluğu! Şüphesiz alışverişte boş laf ve yemin bulu¬nur. Onun için siz ona sadaka karıştırınız." Yani sadakalarınızla bu günahlarınızı gideriniz. İmam Nevevî bu ko¬nuda şöyle der: "Zaruret yokken, yalan yere olmasa bile yemin etmek mek¬ruhtur. Hele bu, malın rağbet görmesini temin için olursa daha da fenadır." Buraya kadar bahsettiklerimiz, doğru olan bir konuda yemin edilmesi hakkındadır. Yalan yere yemin etmek, malda olmayan özelliği varmış gibi gösterip bunun üzerine yemine başvurmak ise büyük bir tehlikenin habercisidir. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bu konuda şöyle buyururlar: “Üç gurup insan vardır ki kıyamet günü Allah onların yüzüne bakmayacak onları günahlarından temize çıkarmayacak ve onlara acıklı azabını tattıracaktır. Biz de; kimdir bu zarar ve ziyan da olanlar Ey Allah’ın Rasûlü dedik. Şöyle buyurdular: Yaptığı iyiliği başa kalkan, kibir ve gururluluk için elbisesini yerlerde sürüyen, ticari eşyasını yalan yeminle satıp tüketen kimse.”
İhtiyaç Olmadıkça Borçlanmamaya Dikkat Etmek
Efendimiz aleyhissalatü vesselam bir hadislerinde şöyle buyururlar: Allah katında; nehyettiği büyük günahlardan sonraki en bü¬yük günah; kişinin ödeyecek mal bırakmadan, borçlu olduğu halde Allah'ın karşısına çıkmasıdır. Bir başka rivayette de Cabir (r.a), Efendimizin borçlu olarak ölenin cenaze namazını kılmadığını belirterek bir hadise anlatır. Bir şahıs vefat eder. Efendimiz cenaze namazını kılmadan önce “borcu var mıydı” diye sorar. İki dinar borcu olduğunu söylerler. Efendimiz (s.a.s), “öyleyse siz kılın ben kılmıyorum” der. Bunun üzerine Ebu Katade, cenazenin borçlarını üzerine aldığını belirtir. Efendimiz mukabelede bulunarak; “Ben, bir müminin borcunu üzerime almaya daha layıkım. Kim borçlu halde ölürse, onun borcu banadır, kim de miras bırakırsa, mirasçılarınadır” buyurur. Özellikle borçlanmanın hafife alındığı, borçlunun hiç sıkılmadan, borcunu ödemenin endişesini duymadan rahat rahat yaşayabildiği günümüzde, bu hadisi şerifler daha büyük önem arz eder. Evet, her borçlu, cenaze namazı kılınmayacak şekilde ölmekten korkmalı ve imkânı ölçüsünde borcunu ödemelidir. Gerekirse, yemesinden içmesinden kısmalı, şahsî ve ailevi harcamalarında iktisatlı davranmalı ve bir an evvel borcunu ödemeye bakmalıdır. Burada insanın elindeki paraya göre hayatını tanzim etmesi gerektiğini de vurgulamak gerekir. Kredi kartlarının yaygınlaştığı günümüzde ihmale uğrayan bir husus da budur. Nakdi olarak ödeme yapılmaması, insanları harcamaya teşvik etmekte, sonraki düşülecek sıkıntı hesaba katılmamakta ve normalin üzerinde alışverişte bulunulmaktadır. Bu da, aile içinde ve şahıslar arasında huzursuzluğa sebebiyet vermektedir. Bu sebeple, elden geldiğince insan cebindeki nakit paraya göre hareket etmesini bilmeli, kredi kartını kullanmayı zarurete bağlamalıdır. Bu konuda şöyle bir hadis rivayet edilir: Rasûlullah (s.a.s) bir kafileden, yanında parası olmadığı halde bir dana satın almıştı. Danaya talip çıktı ve kâr verildi, Rasûlullah da sattı. Kârı, Abdülmuttalib oğullarının muhtaç kadınlarına dağıttı ve “Bundan sonra yanımda parası olmadan hiçbir şey satın almayacağım" buyurdu.
Borçlunun, İmkânı Varken Borcunu Ödemeyi Geciktirmemesi
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Zenginin borcunu geciktirmesi zulümdür.” Bu hadisteki zenginden maksat, ödeme imkânı olandır. Yoksa çok malı olan manasında değildir. İmkânı olmadığından dolayı geciktirmesi durumunda kişi zulmetmiş olmaz. Hatta alacaklının böyle durumlarda müsamahakâr davranması gerekir. Fakat âlimlerimiz, imkânı olduğu halde borcunu ödemeyenin fasık olacağını belirtmişlerdir. Bugün insanların arasını bozan hususlardan biri de imkânı olduğu halde borcu ödememektir. Dikkatli olmak gerekir.
Borcu Öderken İhsanda Bulunmak
Ebu Rafii anlatıyor: Rasûlullah (s.a.s) genç bir deve borç almıştı. Kendisine, sadaka de-veleri geldi. Bana, alacaklı adama genç devesini ödememi emretti. Ben Efendimize: "Develer arasında altı yaşını doldurmuş güzel bir de¬veden başkasını bulamadım" dedim. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz: "Adama onu ver, şüphesiz insanların en hayırlısı borcunu en iyi şekilde ödeyendir" buyurdu. Borçlunun borcunu öderken, biraz fazla vermesini, ihsanda bulunmasını âlimlerimiz caiz görmüşler ve bunu faiz olarak değerlendirmemişlerdir. Zira önceden belirlenmiş ve şart koşulmuş bir şey değildir. Borç öderken ihsanda bulunmada şu husus da mülahaza edilebilir: Alacaklı, dara düşmüş, borçlanmış fakat borcunu erken isteyememiş olabilir. Bunların telafisi ve gönül alma adına ona borç ödenirken ihsanda bulunmak güzel olur. Kur’an’da şöyle buyrulur: “Birbirinize lütuf ve mürüvvet göstermeyi unutmayın”.
Alışverişte Yalandan Kaçınmak
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuşlardır: “Alış veriş yapanlar birbirlerinden ayrılmadıkça muhayyerdirler (vazgeçme hakları vardır). Eğer doğru söyler ve her şeyi beyan ederlerse satışlarında kendilerine bereket verilir; yalan söyler ve hakikati gizlerlerse satışlarının bereketi gider.”
Aldanmaya Karşı Uyanık Olmak
Bir sahabi gelir ve Efendimiz’e (sallallahu aleyhi ve sellem), alışverişlerde aldandığını söyler. Efendimiz ise, alışveriş yaparken “Aldatma yok, tamam mı!” diye belirtmesini ister. O sahabi de öyle yapar. “Aldatma yok!” demek, satıcıya psikolojik olarak tesir eder ve daha güvenilir olmasını sağlar. Yukarıda da geçtiği üzere, pazarlık yapma ve yazıp çizmenin yanında, alışveriş sırasında böyle güveni sağlayıcı sözler söylemek, satıcıyı bağlar. Daha sonra bir aksilik çıktığında satıcı sözünün esiri olacaktır.
Alırken ve Satarken Müsamahakâr Olmak
Satıcı ise parayı almak hususunda kolaylık göstermeli, fiyatı biraz dü¬şürerek ikram yapmalıdır. Müşteri, ise aldığı mal hususunda kolaylık gös¬termeli, şartlarda aşırıya kaçmamalıdır. Borç verildiği zaman, borçlu sıkıntıda ise müsamaha gösterilmeli, borcunu ödemesi için mühlet verilmelidir, Borçlu olan kişi de alacağını isteyen kişiye şiddet göstermemeli, onu oyalayıp sıkıntıya sokmamalıdır. Hz. Peygamber-i Zîşan Efendimiz, şöyle buyurmuştur: “Allah o kişiden razı olsun ki sattığı zaman da, aldığı zaman da, ala¬cağını istediği zaman da kolaylık gösterir.” Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) birisinden bez satın alırken “Tart, biraz da tartıyı ağır tut” buyurmuş, satıcının cömert davranmasını tavsiye etmiştir. Bir başka rivayette, “şeytan ve günah, alışverişte hazırdır, öyleyse alışverişlerinizde sadakayı arttırın” şeklinde beyan edilir.
Helalleşmek
Ticaret ve alışveriş her ne kadar karşılıklı rıza ile olsa da, maddeten veya manen bazı haklar geçebilir. Bunların helalleşme yoluyla meşru hale getirilmesi de ayrı bir güzelliktir. Bu yüzden alışverişlerde helalleşmeyi bir adet haline getirmekte fayda mülahaza ediyoruz.