MUHARREM AYI VE AŞURE
GENEL
0
Yorumlar
"Şehrullahi'l-Muharrem" olarak meşhur olan, yani
"Allah'ın ayı Muharrem" olarak bilinen Muharrem ayı, İlahi bereket ve
feyzin, Rabbani ihsan ve keremin coştuğu ve bollaştığı bir aydır.Allah'ın ayı, günü ve yılı olmaz, ancak Allah'ın rahmetine
ermenin önemli bir fırsatı olduğu için Peygamberimiz tarafından bu şekilde
ifade edilmiştir.
Âşura Günü ise Muharrem'in 10. günüdür. Âşura Gününün Allah katında ayrı bir
yeri vardır. Bugünde Cenâb-ı Hak on peygamberine on çeşit ikramda bulunmuş ve
kudsiyetini arttırmıştır. Bu günlerde oruç tutmak çok faziletlidir.Hicrî Senenin ilk ayı olan Muharrem ayının 10. günü Âşura Günüdür. Muharrem
ayının diğer aylar arasında ayrı bir yeri olduğu gibi, Âşura Gününün de diğer
günler içinde daha mübarek ve bereketli bir konumu bulunmaktadır.
Âşura Gününün Allah katında da çok seçkin bir yerinin olduğunu Fecr Sûresinin
ikinci âyeti olan "On geceye yemin olsun" ifâdelerinin tefsirinden
öğrenmekteyiz.
Bazı tefsirlerimizde bu on gecenin Muharrem'in Âşurasine kadar geçen gece
olduğu beyan edilmektedir.(1)
Cenâb-ı Hak bu gecelere yemin ederek onların kudsiyet ve
bereketini bildirmektedir.
Bugüne "Âşura" denmesinin sebebi, Muharrem ayının
onuncu gününe denk geldiği içindir. Hadis kitaplarında geçtiğine göre ise, bu
güne bu ismin verilmesinin hikmeti, o günde Cenâb-ı Hak on peygamberine on
değişik ikram ve ihsan ettiği içindir. Bu ikramlar şöyle belirtilmektedir:
- Allah, Hz. Musa'ya (a.s.) Âşura Gününde bir mucize ihsan etmiş, denizi yararak Firavun ile ordusunu sulara gömmüştür.
- Hz. Nuh (a.s.) gemisini Cûdi Dağının üzerine Âşura Gününde demirlemiştir.
- Hz. Yunus (a.s.) balığın karnından Âşura Günü kurtulmuştur.
- Hz. Âdem'in (a.s.) tevbesi Âşura Günü kabul edilmiştir.
- Hz. Yusuf kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan Âşura Günü çıkarılmıştır.
- Hz. İsa (a-s.) o gün dünyaya gelmiş ve o gün semâya yükseltilmiştir.
- Hz. Davud'un (a.s.) tevbesi o gün kabul edilmiştir.
- Hz. İbrahim'in (a.s.) oğlu Hz. İsmail o gün doğmuştur.
- Hz. Yakub'un (a.s.), oğlu Hz.Yusuf'un hasretinden dolayı kapanan gözleri o gün görmeye başlamıştır.
- Hz. Eyyûb (a.s.) hastalığından o gün şifaya kavuşmuştur.(2)
Hz. Âişe'nın belirttiğine göre, Kabe'nin örtüsü daha önceleri Âşura gününde
değiştirilirdi.
İşte böylesine mânalı ve kudsî hâdiselerin yıldönümü olan bu mübarek gün ve
gece, Saadet Asrından beri Müslümanlarca hep kutlana gelmiştir. Bugünlerde
ibadet için daha çok zaman ayırmışlar, başka günlere nisbetle daha fazla hayır
hasenatta bulunmuşlardır. Çünkü, Cenab-ı Hakkın bugünlerde yapılan ibadetleri,
edilen tevbeleri kabul edeceğine dair hadisler mevcuttur.
Âşura Gününde ilk akla gelen ibadet ise, oruç tutmaktır. Muharrem ayı ve Âşura
Günü, Ehl-i Kitap olan Hıristiyan ve Yahudiler tarafından da mukaddes
sayılırdı. Nitekim, Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Medine'ye hicret
buyurduktan sonra orada yaşayan Yahudilerin oruçlu olduklarını öğrendi.
"Bu ne orucudur?" diye sordu.
Yahudiler, "Bugün Allah'ın Musa'yı düşmanlarından kurtardığı Firavun'u
boğdurduğu gündür. Hz. Musa (a.s.) şükür olarak bugün oruç tutmuştur"
dediler.
Bunun üzerine Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam da, "Biz, Musa'nın
sünnetini ihyaya sizden daha çok yakın ve hak sahibiyiz" buyurdu ve o gün
oruç tuttu, tutulmasını da emretti.(3)
Aşûra günü yalnız ehl-i kitap arasında değil, Nuh Aleyhisselâmdan itibaren
mukaddes olarak biliniyor, İslam öncesi Cahiliye dönemi Arapları arasında
İbrahim Aleyhisselâmdan beri mukaddes bir gün olarak biliniyor ve oruç
tutuluyordu.
Bu hususta Hazret-i Âişe validemiz şöyle demektedir:
"Âşûrâ, Kureyş kabilesinin Cahiliye döneminde oruç tuttuğu bir gündü.
Resulullah da buna uygun hareket ediyordu. Medine'ye hicret edince bu orucu
devam ettirmiş ve başkalarına da emretti. Fakat Ramazan orucu farz kılınınca
kendisi Âşûrâ gününde oruç tutmayı bıraktı. Bundan sonra Müslümanlardan isteyen
bugünde oruç tuttu, isteyen tutmadı." 'Buhari, Savm: 69.
O zamanlar henüz Ramazan orucu farz kılınmadığı için Peygamberimiz ve
Sahabileri vacip olarak o günde oruç tutuyorlardı. Ne zaman ki, Ramazan orucu
farz kılındı, bundan sonra Peygamberimiz herkesi serbest bıraktı. "İsteyen
tutar, isteyen terk edebilir" buyurdu.(4) Böylece Âşura orucu sünnet bir
oruç olarak kalmış oldu.
Âşura orucunun fazileti hakkında da şu mealde hadisler zikredilmektedir.
Bir zat Peygamberimize geldi ve sordu:
"Ramazan'dan sonra ne zaman oruç tutmamı tavsiye
edersiniz?"
Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam, "Muharrem ayında oruç tut. Çünkü o,
Allah'ın ayıdır. Onda öyle bir gün vardır ki, Allah o günde bir kavmin
tevbesini kabul etmiş ve o günde başka bir kavmi de affedebilir"
buyurdu.(5)
Yine Tirmizi’de de geçen bir hadiste Peygamberimiz şöyle buyurmuşlardır:
"Âşura Gününde tutulan orucun Allah katında, o günden önce bir senenin
günahlarına keffaret olacağını kuvvetle ümit ediyorum."(6)
"Ramazan ayından sonra en faziletli oruç, Allah'ın ayı olan Muharrem
ayında tutulan oruçtur”(7) hadis-i şerifi ise, bu günlerde tutulan orucun
faziletini ifade etmektedir.
Bu hadisin açılamasında İmam-ı Gazali, "Muharrem ayı Hicrî senenin
başlangıcıdır. Böyle bir yılı oruç gibi hayırlı bir temele dayamak daha güzel
olur. Bereketinin devamı da daha fazla ümit edilir" demektedir.
Gerek Yahudilere benzememek, gerekse orucu tam Âşura Gününe denk getirmemek
için, Muharrem'in dokuzuncu, onuncu ve on birinci günlerinde oruç tutulması
tavsiye edilmiştir.
Bu mânâdaki bir hadisi İbni Abbas rivayet etmektedir. Bunun için, müstehap
olan, aşure Gününü ortalayarak, bir gün önce veya bir gün sonra oruç tutmaktır.
Bu günde oruçtan başka hayır, hasenat ve sadaka gibi güzel âdetlerin de
yaşatılması isabetli ve yerinde olacaktır. Herkes imkânı nisbetinde ailesine,
akraba ve komşularına ikramda bulunur; bugünlerin faziletini bildiren
hâdiseleri hatırlayarak ihsanda bulunursa şüphesiz sevabını kat kat alacaktır.
Bilhassa, Peygamberimiz, mü'minin aile efradına Âşura Gününde her zamankinden
daha çok ikramda bulunmasını tavsiye etmiştir.
Bîr hadiste şöyle buyurular: "Her kim Aşura Gününde ailesine ve ev halkına
ikramda bulunursa, Cenab-ı Hak da senenin tamamında onun rızkına bereket ve
genişlik ihsan eder."(9) Bu aile mefhumunun içine akrabalar, yetimler,
kimsesizler, konu komşular da girmektedir. Fakat, bunun İçin fazla külfete
girmeye, aile bütçesini zorlamaya lüzum yoktur. Herkes imkânı ölçüsünde ikram
eder.
Âşura gününün manevi ve berraklığı üzerinde Kerbela karanlığının kesafeti de
görülmektedir. 61. hicret yılının Muharrem'ine ait 10. gününde Hazret-i İmam
Hüseyin (r.a.) 55 yaşında iken Sinan bin Enes isimli bir hain tarafından
Kerbelâ'da hunharca şehit edilmiştir. Bu gadr ve zulmün arkasında Emevi
Halifesi Yezid, onun Küfe valisi İbni Ziyad vardır. Yarım asır öncesinden
Peygamberimizin bizzat haber verildiği bu ciğerleri yakan olay Hazret-i
Hüseyin'i Cennet gençlerinin efendisi olma şanına yüceltmiştir.
Şehitler mükâfatını almış en yüce mertebelere ulaşmıştır. Yüce
Allah'ın da zalimlere hak ettikleri cezayı en âdil bir şekilde vereceğinden
şüphemiz yoktur. Kader hükme boyun eğen her mü'min bu olaya üzülür, ancak
itidalini ve soğukkanlılığını kaybetmez. Duyguları yanlışlara ve taşkınlıklara
götürmez. Çünkü meydana gelen bütün olaylar ezelî takdirin bir hükmüdür. Bu
açıdan bunu bir "yas merasimi" haline dönüştürmek ehli-i sünnetin
itikat ve inancına aykırıdır.
Muharrem Ayının Birinci ve Onuncu Günleri Okunacak Duâ
Her kim Muharrem ayının birinci ve onuncu Aşû-ra günleri sabahleyin üç kere bu duâyı okursa Allah Zü'l-celâl Hazretleri'nin o kimseyi tâ gelecek senenin Muharrem ayına kadar cemî' belâlardan emîn ve muhafaza buyuracağı rivâyet olunmaktadır.
1) Hak Dini Kur ân Dili. 8 5793.
2) Sahih-i Müslim Şerhi, 6:140.
3) Ibtıı Mâce, Siyam: 31.
4) Müslim. Siyam: 117.
5) Tîrmizî. Savm: 40.
6) A.g.e., Savın: 47.
7) İbni Mâce. Siyam: 43.
8) İhyâ, 1:238
9) et-Tergîb ve'l-Terhİb, 2:116.