NASIL ARKADAŞ ?
HARAM-HELAL
0
Yorumlar
Ebu Musa el-Eş’ari’den nakledildiğine göre, Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “İyi arkadaşla kötü arkadaş misk taşıyan kimse ile körük üfüren kimse gibidir. Misk taşıyan ya sana onu ikram eder yahut sen ondan (miski) satın alırsın ya da ondan güzel bir koku duyarsın. Körük üfüren kimse ise ya elbiseni yakar ya da ondan kötü bir koku duyarsın!” (Müslim, Birr, 146)
- Hz. Peygamber’in iyi arkadaş ve kötü arkadaşla ilgili yaptığı bu benzetme, arkadaş seçiminde dikkatli olunması gerektiğine dair bir başka tavsiyesi olan “Kişi dostunun dini üzeredir. Bu yüzden her biriniz, kiminle dostluk ettiğine dikkat etsin” hadisinin daha somut ve akılda kalıcı ifadesidir.
Her insanın temennisidir baki dostluklar. İnsan, güvenebileceği iyi bir arkadaşın, samimi bir dostun varlığına en az anne-babası, kardeşi ya da eşi kadar ihtiyaç duyar. İyi gününde sevincini, kötü gününde üzüntüsünü ve kederini, ihtiyacı anında derdini ve tasasını yakınları kadar dostuyla da paylaşmak ister. Hatta yeri gelir ailesiyle, yakınlarıyla paylaşamadığı şeyleri onunla paylaşır.
Lakin kolay değildir iyi bir dost edinmek ve aynı şekilde iyi dost olabilmek. Etkileri ve sonuçları itibariyle hem dünyadaki hem de ahiretteki hayatımızı etkileyen bu zor tercih dikkatli olmayı gerektirir.
Allah Rasûlü arkadaş seçiminin önemine binaen şöyle bir benzetmede bulunur: “İyi arkadaşla kötü arkadaş misk taşıyan kimse ile körük üfüren kimse gibidir. Misk taşıyan ya sana onu ikram eder yahut sen ondan (miski) satın alırsın ya da ondan güzel bir koku duyarsın. Körük üfüren kimse ise ya elbiseni yakar ya da ondan kötü bir koku duyarsın!” (Müslim, Birr, 146) Buna göre “iyi” yani hadisin Arapça metninde zikredildiği şekliyle “salih” arkadaş, dinî ve ahlaki açıdan iyi davranışlara sahip, yaşantısıyla, ilmiyle, edebiyle, takvasıyla örnek olan ve her hâlükârda çevresine faydası dokunan kimsedir. Tıpkı Sevgili Peygamberimiz tarafından kokuların en güzeli sayılan miski (Ebu Davud, Cenaiz, 32, 33) taşıyan kimse gibi. O, doğrudan miski ikram etmese ya da kendisinden misk satın alınmasa bile en azından etrafına yaydığı güzel kokuyla insanı etkiler.
İyi arkadaş da böyle güzel koku satan bir kimse gibi gerek bu dünyada gerekse ahirette mutlaka faydalı olacaktır. Kötü arkadaş ise çirkin davranışları, günahta ısrar edişi, gıybet ve dedikodu gibi zemmedilen fiilleri işleyişiyle etrafına hem dinî hem de dünyevi bakımdan zararı dokunan kimsedir. Tıpkı körük üfüren kişi gibi. O, körüğe her üfleyişinde etrafa saçtığı kıvılcımlarla yanında bulunan kimsenin ya elbisesini yakar ya da yakmasa bile üzerine kötü kokusu siner, isi pası bulaşır. Kötü arkadaş da aynı şekilde hem bu dünyada hem de ahirette neden olacağı zararla şüphesiz pişmanlık vesilesi olacaktır. Hz. Peygamber’in iyi arkadaş ve kötü arkadaşla ilgili yaptığı bu benzetme, arkadaş seçiminde dikkatli olunması gerektiğine dair bir başka tavsiyesi olan “Kişi dostunun dini üzeredir. Bu yüzden her biriniz, kiminle dostluk ettiğine dikkat etsin” (Ebu Davud, Edeb, 16; Tirmizi, Zühd, 45) hadisinin daha somut ve akılda kalıcı ifadesidir.
İyi arkadaş da böyle güzel koku satan bir kimse gibi gerek bu dünyada gerekse ahirette mutlaka faydalı olacaktır. Kötü arkadaş ise çirkin davranışları, günahta ısrar edişi, gıybet ve dedikodu gibi zemmedilen fiilleri işleyişiyle etrafına hem dinî hem de dünyevi bakımdan zararı dokunan kimsedir. Tıpkı körük üfüren kişi gibi. O, körüğe her üfleyişinde etrafa saçtığı kıvılcımlarla yanında bulunan kimsenin ya elbisesini yakar ya da yakmasa bile üzerine kötü kokusu siner, isi pası bulaşır. Kötü arkadaş da aynı şekilde hem bu dünyada hem de ahirette neden olacağı zararla şüphesiz pişmanlık vesilesi olacaktır. Hz. Peygamber’in iyi arkadaş ve kötü arkadaşla ilgili yaptığı bu benzetme, arkadaş seçiminde dikkatli olunması gerektiğine dair bir başka tavsiyesi olan “Kişi dostunun dini üzeredir. Bu yüzden her biriniz, kiminle dostluk ettiğine dikkat etsin” (Ebu Davud, Edeb, 16; Tirmizi, Zühd, 45) hadisinin daha somut ve akılda kalıcı ifadesidir.
Kur’ân-ı Kerîm’de arkadaşlık ve dostluk kavramları benzer şekilde zikredilmekle birlikte daha geniş boyutuyla da ele alınır. Allah’ın insanlara dost olması, insanın Allah’a dost olması, insanın şeytanı dost edinmesi ve iyilerle kötülerin birbirlerini dost edinmelerine dair pek çok ayet vardır. Bu doğrultuda iman edenlerden Allah’a karşı gelmekten sakınmaları ve doğru kimselerle beraber olmaları istenir. (Tevbe, 9/119) Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeleri yasaklanır. (Nisa, 4/144) Muttakilerden başka dostların birbirine düşman olacağı belirtilen kıyamet günü (Zuhruf, 43/67) pişmanlık içerisinde ellerini ısırarak “keşke falanı dost edinmeseydim” (Furkan, 25/27–28) dememesi için insanoğlu uyarılır. Zira müminlerin gerçek dostu Allah Teâlâ, Rasûlü ve Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekâtı veren müminlerdir. (Maide, 5/55) Allah’ın dostlarına hiçbir korku olmadığı gibi onlar üzülmeyeceklerdir de. (Yunus, 10/62) Allah’ı bırakıp şeytanı dost edinenler ise hiç şüphesiz apaçık bir hüsrana düşmüşlerdir. (Nisa, 4/119)
- Allah’ın insanlara dost olması, insanın Allah’a dost olması, insanın şeytanı dost edinmesi ve iyilerle kötülerin birbirlerini dost edinmelerine dair pek çok ayet vardır. Bu doğrultuda iman edenlerden Allah’a karşı gelmekten sakınmaları ve doğru kimselerle beraber olmaları istenir.
Arkadaş seçiminin kıyamet günündeki etkisini vurgulayan “O gün Allah’a karşı gelmekten sakınanlar dışında, dostlar birbirine düşman olurlar” (Zuhruf, 43/67) ayetiyle ilgili olarak Kurtubi’nin Tefsir’inde şöyle bir rivayet nakledilir: İki mümin ve iki kâfir dost vardır. Müminlerden birisi ölür ve Rabbinin huzuruna vardığında “Rabbim filan kişi bana, sana ve Rasûlü’ne itaati emrediyordu. İyiliği emrediyor, kötülükten alıkoyuyordu. Benim senin huzuruna çıkacağımı söylüyordu. Rabbim benden sonra onu saptırma, beni hidayete eriştirdiğin gibi onu da hidayete eriştir. Bana kereminden lütfettiğin gibi ona da lütfet” der. Nihayet diğer mümin arkadaşı da vefat edince, Allah her ikisini bir araya getirir ve birbirlerini övmelerini ister. İkisinin de birbirlerinden hayırla bahsetmeleri üzerine Yüce Allah, “Ne güzel dost, ne güzel kardeş ve ne güzel arkadaş!” buyurur. Kâfirlerden birisi ölünce ise “Rabbim filan kişi bana, sana itaati, Rasûlü’ne itaati yasaklıyor, kötülüğü emrediyor, beni iyilikten alıkoyuyordu. Senin huzuruna çıkmayacağımı söylüyordu. Rabbim senden dileğim; benden sonra onu hidayete eriştirme, beni saptırdığın gibi onu da saptır. Beni hakir düşürdüğün gibi, onu da hakir kıl.” Diğer kâfir arkadaşı da ölünce Yüce Allah her ikisinden birbirlerini övmelerini ister. Fakat övmek bir yana ikisi de birbirlerinin kötülüklerini anlatırlar. Bunun üzerine Yüce Allah “Ne kötü dost, ne kötü kardeş ve ne kötü arkadaşmışsın!” buyurur ve her biri diğer arkadaşına lanet eder. (Kurtubi, el-Câmi‘ li Ahkâmi’l-Kur’ân, Riyad, 2003, XVI, 109–110) Rivayette işaret edildiği üzere dünyada edinilecek iyi bir arkadaş ahirette saadete vesile; kötü arkadaş ise hüsrana neden olacaktır.
Maddi çıkarların ön plana alındığı günümüz yaşantısında arkadaşlık algısı giderek değişmektedir.
Arkadaş seçiminin uhrevi boyutu çoğu zaman unutularak yanlış tercihlere gidilebilmektedir. Hâlbuki arkadaşların birbirleri üzerinde kaçınılmaz bir şekilde olumlu ya da olumsuz etkileri vardır. Hz. Peygamber’in de arkadaşlığın kaçınılmaz etkisine sade ama çarpıcı bir ifadeyle vurguda bulunduğu bu hadis, arkadaş tanımımızı tekrar gözden geçirmemize vesile olacaktır.